gala sözlük şiir kulübü – Gala Sözlük
türklere yapmadıklarını bırakmıyorlardı. köyleri basıyorlar, insanları öldürüyorlar, mallarını yağmalıyorlar, kadınlarını kızlarını kaçırıyorlardı. halk çâresizdi. ya canlarından olacaklardı ya da sefil zelil yaşayacaklardı. ölmeyi sefil ve zelil yaşamaya tercih ediyorlardı.

ahmet turan'ın da annesi ve babası ona engel olmamışlar, bilâkis ardından su serpmişler dualar etmişlerdi.

ahmet turan, oltu önlerinde türk ordusu'na kavuşur. ona destek kıtaların birisinde görev verilir. ordu hareket halindedir.

türk ordusu aralık ayının son günlerinden aşkale tarafından allahüekber dağı'na yönelir. çok zorlukla çıktıkları dağın üzerindeki platoda tipiye tutulurlar. ordunun büyük bir bölümü donarak şehit olur. sağ kalan askerlerden birisi ahmet turan'dır. hatta birkaç askeri de donmaktan o kurtarmıştır.

komutanı o geceki gayretlerinden dolayı onu çok beğenir ve yanına alır.
türk ordusu, büyük bir talihsizlik olarak düşmanla savaşamadan iklimin azizliğine uğrar ve savaşamaz duruma gelir.

büyük kayıplar veren türk ordusu erzurum'a çekilir. kısa süre sonra destek kıtalarından birkaçı ırak cephesine gönderilir. ahmet turan da bu kıtalardan birisinin komutanının yaveri olarak ırak cephesindedir.

ingilizlere karşı savaşan 6. türk ordusu'na destek verirler. ingilizleri bozguna uğratırlar. bir ingiliz tümenini generalleriyle birlikte esir alırlar. ne yazık ki türk ordusu bu cephede de arapların azizliğine, daha doğrusu ihanetine uğrar. ingilizlerin bağımsızlık vaadlerine ve dağıttıkları altınlara aldanan araplar türk ordusu'nu arkadan vururlar. bu amansız çatışmalarda ahmet turan bacağından yaralanır. iyi bir tedavi göremez. yaraları iyileşir ama bacak kemiğinin eğri tutması sebebiyle ayağı garip bir görünüm alır. topallayarak yürümektedir.
hüseyin nihâl atsız'ın topal asker şiirini yazmasına sebep olan hadise:

1915 yılının aralık ayı. kışın en şiddetli günleri. türk ordusu 37 yıldan beridir rus ve ermeni işgali altında bulunan kars, ardahan, artvin ve batum şehirlerini rus ve ermeni zulmünden kurtarmak için doğu'ya sefer düzenler. enver paşa komutasındaki türk ordusu allahüekber dağları'ndan aşarak düşman ordularını arkadan kuşatıp imha etmek istemektedir.öncü kuvvetler sarıkamış, selim ve kars'ın yol güzergâhındaki köyleri gizlice seferber ederler. türk ordusu'nun harekete geçtiğini haber alan köylüler, türk ordusu'na yardım etmek için hummalı bir çalışmaya koyulurlar. hayvanlar kesip kavurma yapar, buğday kavurup kavurga, kavut hazırlar, uzun süre bayatlamayan lavaş ekmekler pişirir; çoraplar, kazaklar örer, keçe çarıklar dikerler.

yıllardan beridir ermenilerin ve rusların baskı ve zulmünden canlarına yeten ve tahammül edemez duruma gelen bazı türk gençleri ise rusların, ermenilerin tehdit ve takiplerine aldırmaksızın silahsız, donanımsız olarak köylerinden ayrılır, türk ordusuna katılmak için yollara düşerler.

palasını beline bağlayıp, azığını sırtına alarak türk ordusu'na katılmak için yollara düşen gençlerden birisi de ahmet turan'dır.

ahmet turan, kars'ın derecik köyündendir. iki yıldır evlidir. bir kızı vardır. annesi, babası ve eşiyle vedalaşıp bir gece yarısı köyünden ayrılır.

bütün türk anne ve babalar artık evlatlarının ermenilerle, ruslarla mücadele etmelerine, onlara karşı savaşmalarına engel olmuyorlar, hiç bir eğitim almayan yavrularının cepheye koşmalarına ses çıkarmıyorlardır. çünkü yapacakları başka şey kalmamıştı. rusların fedailiğini yapan taşnak ve hınçak ermenileri ve rumlar gemi azıya almışlardı.
aşağıda atsız'ın topal asker şiiri ve hikayesi bulunmaktadır;

ey saçları "alagarson" kesik hanım kız!
gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!
bacağımla alay etme pek topla diye.
bir sorsana o topallık nerden hediye ?

sen şişli'de dansederken her gece, gündüz
biz ötede ne ovalar, çaylar, ne dümdüz
yaylaları geçtik, karlı dağları aştık;
siz salonda dansederken bizler savaştık.

ey dudağı kanım gibi kıpkırmızı kız,
gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!
olan işler dimağını azıcık yorsun!
biliyorum elbisemle eğleniyorsun;

biliyorum baldırını o kadar nazla
örten bir tek ipek çorap kıymetçe fazla
benim bütün elbisemden... hatta kendimden...
biliyorum: çünkü bugün şu dünyada ben

neyim? bir hiç... işe güce yaramaz, topal...
sen sağlamsın senin hakkın dünyadan zevk al:
çünkü orda düşmanlarla boğuşurken biz
siz muhteşem salonlarda şarap içtiniz!

ey gözünün rengi bana yabancı güzel,
her yolcunun uğradığı ey hancı güzel!
sen yabancı kucaklarda yaşarken her gün
yapıyorduk bizde kanla, barutla düğün.

sen o sıcak odalarda cilveli, mahmur
dolaşırken... biz de tipi, fırtına, yağmur,
kar altında kanlar döktük, canlar yıprattık;
aç yaşadık, susuz kaldık, taşlarda yattık

sen açılmış bir bahardın, biz kara kıştık;
bizden üstün ordularla böyle çarpıştık...
gülme bana bakıp pek arsız arsız
sen ey dışı güzel, fakat içi çamur kız!

sana karşı haykıranı mecbursun dinle;
bugün hesap göreceğiz artık seninle:
ben cephede geberirken, geride vatan
aşkı ile bin belalı işe can atan

anam, babam, karım, kızım eziliyorken
dağlar kadar yük altında... gel, cevap ver, sen
bana anlat, anlat bana, siz ne yaptınız?
köpek gibi oynaştınız, fuhşa taptınız!

anavatan boğulurken kıpkızıl kanda
yalnız gönül verdiniz siz zevke, cazbanda...
ey nankör kız, ey fahişe unutma şunu:
sizin için harbederken yedim kurşunu.

onun için topal kaldı böyle bacağım,
onun için tütmez oldu artık ocağım.
nazlı nazlı yatıyorken sen yataklarda
sallanarak ölü kaldık biz bataklarda.

kalbur oldu süngülerle çelik bağrımız,
bu amansız boğuşmada öldü yarımız,
ya siz nasıl yaşadınız? bizim kanımız
size şarap oldu sanki... şehit canımız

güya sizin mezenizdi! yiyip içtiniz;
zıpladınız,kudurdunuz arsız,edepsiz!...
gerçi salonlarda "yıldız" dı senin adın,
hakkikatte fahişesin ey alçak kadın!

ey allıklı ve düzgünlü yosma bil şunu:
bütün millet öğrenmiştir senin fuhşunu.
omuzunda neden seni fuzuli çeksin?
kinimizin şiddetiyle gebereceksin!..